Arşiv

İstatistik

Gündem...

hisler doruklardayken mantık çoğu kimsede perdeleniyor. bu yüzden böyle anlarda eleştirel yazılar yazmak pek sıhhatli olmuyor. ama bu gece bir şeyler yazmak lazım.

iki sahne var gözümün önünde... iki adam ve bir kulüp... servet çetin ve harry kewell... 2009-2010 sezonu bittiğinde bu iki adamın da gideceğine neredeyse kesin gözüyle bakıyorduk. her gün başka bir sitede, başka bir televizyonda servet'in laubali açıklamalarını dinliyor, okuyorduk. harry ise bizim için candı, gitmesini istemiyorduk. ama bu yaz bir şeyler oldu ve bu iki adam da galatasaray'da kaldı. karpaty maçında takımın en efektif ve beraberliği kurtaran oyuncusu harry kewell iken servet tamamen konsantrasyon eksikliğinden bir gol yedirdi. ama söylemeye çalıştığım şey bu iki performanstan da bağımsız. eğer 1 ay önce kadronda düşünmediğin adam, 1 ay sonra senin kadronun bir numaralı hücum kozu oluyorsa ve sağda solda ileri geri konuşan adam 1 ay sonra senin bir numaralı stoperin oluyorsa senin kısa ve orta vadeli planlama hataların bizi uçuruma sürüklüyor demektir. bu planlamanın ya da plansızlığın sorumlusu kimse o muhatabım. ki dışarıdan onlar da adnan sezgin ve frank rijkaard gibi görünüyor.

bazen fark yaratabilmeniz gerekir. "fark yaratır." dediğiniz adamlardan gayrı, sürpriz adamların sürpriz zamanlarda farklı işler yapabilmesi gerekir. bekinizin maç alacağı zamanlar vardır. bu takımın bir beki en son ne zaman maç kurtardı? sanırım perez'in bir roma maçı vardı 2002'de... 8 yıl... bazen kalecinizin maç alması gerekir. en son ne zaman panter performansı izledik? evet mondragon... çoğu zaman seyircinin farkı yaratması gerekir? kendini ateşlemekten aciz seyircimiz, en son ne zaman şu takıma pozitif etki yapabildi?

19 ağustos 2010 galatasaray-karpaty maçının en rezil anı; bize göre sol çarprazdan kazanılan frikikte yaşandı. sağ ayakla kaleye vurulmaya müsait bir noktadan kazanılan serbest vuruşu kullanacak futbolcuyu seyirci tayin etti. gol olsa da gelip bu satırları buraya yazacaktım. bu dakikadan sonra arda'nın kullanacağı frikiklerden hayır beklemeyin efendiler... başımızdan bir, takım içinde tamamen teknik bir meselede seyircinin karar vermesi eksikti. ona da kavuştuk çok şükür...

çözüm yollarından birisi olarak transfer falan diyebiliriz, ki haklılık payı da vardır. ama hakan balta'nın, servet'in her ters topta yaşadığı konsantrasyon eksikliğini giderebilecek bir transfer yok dünya üzerinde. biz kendi sorunlarımızı kendi içimizde "o kalsın, bu siktir olup gitsin, öbürü zaten mal." yavanlığından münezzeh yöntemlerle çözerdik bir zamanlar. daha kalitesiz kadroların daha konsantre, daha bilinçli ve sorumlu oynadığı zamanlardan bugüne eksilen neyse ona ihtiyacımız var işte. onun da transfer marketinde satılan bir şey olduğunu zannetmem.

biz bu karpaty'i gider ukrayna'da dörtleriz, beşleriz. hiç problem değil. ama frank rijkaard isminin beni en fazla heyecanlandırdığı yön, "ulan arkadaş, artık bu takımın 1 aylık, 1 senelik, 5 senelik planları olacak. günübirlik çözümlerden kurtuluyoruz." idi. ama bugün geldiğimiz noktada büyük bir plansızlık söz konusu gibi görünüyor. tabii ki futbol şubesini yöneten bu kadar insanın keşmekeş içinde olduğunu düşünmek abes kaçıyor ama tablo ortada işte...

ykaraca
Category: 0 yorum

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazı hakkında herhangi bir görüş belirtmek isterseniz aşağıdaki bölümü kullanabilirsiniz. Unutmayın ki, yazılan her şey yazar tarafından okunup dikkate alınacaktır.

İzleyiciler