Arşiv

İstatistik

Jazz Maçında Taraftar-Maskot Kavgası



Energy Solutions Arena'da oynanan Utah Jazz-Cleveland Cavaliers maçında "Jazz stink"(Jazz berbat) pankartı taşıyan bir Cleveland taraftarına takımın maskotu kendi getirdiği pankartla cevap verince tribünlerde ufak bir kavga çıktı. Kavga tabii ki gerçek değil(önceden hazırlanmış), ancak yine de eğlenceli.
Category: 0 yorum

Miklós Fehér




Miklós Fehér'in ölümünün üzerinden tam 7 sene geçmiş. Televizyonda Fehér'in yere yığılışını görünce aklıma Marc Vivien Foe gelmişti, ancak çok da üzerinde durmamıştım konunun. Yıllar sonra bir Galatasaray-Manisaspor maçında Michal Meduna'nın başına gelenlere canlı şahit olup endişeli ve ağlayarak Meduna'nın sağlık durumunu beklediğimde anladım olayın yıkıcılığını. Olayın videosunu özellikle koymak istemedim, ancak yukarıdaki fotoğraf bile çaresizliği anlatıyor yeterince. Huzur içinde yat Fehér.
Category: 0 yorum

Satranç ve Hayat




Hayat, büyük kareler üzerinde küçük taşlarla satranç oynamaya benzer. Hepimizin çözmeyi beceremediği oyunlarla dolu. Ne kadar güçlü olursak olalım çözemeyiz bazen ve gün gelir oyunun içinde piyon olmaya kadar düşeriz. Önemli olan piyon olmaya kadar düşmüşken tekrar vezir gücüne sahip olabilmeyi başarmaktır. Eğer insan bu gücü içinde bulamazsa oyun dışı kalır.


Tam gücü kaybetmişken de sorarız "Ne işimiz var bu oyunda?" diye. İnsan hep sıfırlanınca soru sormaya başlar nedense. Bazı şeyleri kaybedince değerini anlar, bazı şeyleri kaybedince sorgulamaya başlar. Sorgulamaksa öylesine bişey işte. Cevabını bilmediği soruları sormaktan kaçar çoğu zaman. Çözemediği şeylerden uzak durur. Dibe vurduğunda ise durum değişir. Düzenini, çevresini, kendisini, inancını sorgular. Düşünür. "Hangi hamleler sonucunda ben buraya geldim" der. Yapılan hamleler ne kadar düşünülse de, oyun başladıktan sonra hamleler geri alınmaz.

Birisi çıkıp senin "kale"ni aldıysa, sen onun "vezir"ini düşürmek zorundasındır artık. Kuralıdır satrancın ve acımasız bir oyundur oynadığın. Oyun içinde oyun oynarsın. Tek bir hamleye 5 oyun sonrasını sığdırmak zorundasındır kazanmak için. Eğer tasarlayamıyorsan yapacağın hamleleri piyon olmaktan öteye gidemezsin.

Hayat, büyük kareler üzerinde oynanan bir satranç oyununa benzer. Oyun bittiğinde piyon da şah da aynı kutuya konur. Gerçek şah ise kutuya konduktan sonra ortaya çıkar.

Cennet ya da cehennem!
Category: 0 yorum

127 Saat


Vizyona girecek filmler arasında 127 saat de var. Daha önceden izlediğim için bir kaç şey söylemek istedim ben de.Slumdog Millionaire filmi ile Oscar alan Danny Boyle'un yönetmenliğini yaptığı, başrolünde Franco'nun olduğu 127 Saat'in konusu şöyle : Dağcı Aron Ralston(Danny Boyle)'ın büyük bir kaya parçasına sıkışması ve orada 127 saati tek başına geçirmesi. Konu olarak ilgi çekici olsa da film esnasında sıkılmamak elde değil. Klasikler arasına girebilecek nitelikte bir film değil açıkçası.


Spoiler vermemek için film içeriği ile ilgili bir şey yazmıyorum.
Vizyon tarihinden sonra tekrar bir şeyler karalarız.
Category: 0 yorum

Küçük İskender

20 yaşıma geldim, hayatımda bir kere blog yazmışlığım yoktur. Blog yazmaya neden "Küçük İskender" konusuyla başladın derseniz eğer, demeyin bence. Bi nedeni yok çünkü :)

Son günlerde "facebook"ta popüler isimlerin başında geliyor Küçük İskender. Ancak, kendisine sorsak bu şekilde tanınmak ister miydiniz diye, cevabı kesinlikle "hayır" olurdu. Yeraltı edebiyatının içinde önemli bir yeri var Küçük İskender'in. Bu da popülarist bir insan olmadığını gösterir.

Kimi insana göre yazdıkları boş, kimisine göre korku verici, kimisine göre de mükemmel. Buraya kadar yazdıklarım genel bilgilerdi. Şimdi kendi düşüncelerim üstüne eğileyim.
Yazmış olduğu bazı şiirler beni gerçekten etkilemiş olsa da bunun iki katı da boş şiirleri olduğunu söyleyebilirim. Mesela "kalbin kaç odalı bilemem ama bana düşe düşe tuvalet düştü hayatıma sıçtın" cümlesi bir edebiyatçının ağzından değil de sokakta gördüğünüz her 5 insanın 4ünden çıkabilecek bişey. Küçük İskender'in son günlerde bu kadar popüler olmasının sebeplerinden biri de basit şeyler yazması görüldüğü gibi. Anlamak için araştırma yapmaya veya derin anlamlar aramaya gerek yok. Oku ve geç. Tek bir cümle üstünden vurmayalım adama :) şiirlerinin %90 ında benzetmelere yer verir. Bunda hiçbir sorun yok fakat benim takıldığım nokta şiirlerinde elektrik ve su faturalarının geçmesi. "Su faturasını ödememiş gözlerin. O yüzden ağlayamıyorsun..." Derin bir manası olmayan, basit dizeler bunlar. Oysa şiir dediğin ustalık ister, beceri ister, kelimelerle oyun oynamaktır şiir.

K.iskender'in yazmış olduğu cümlelerdeki oyun sadece, birbiriyle zıt anlamlarda olan kelimeleri kullanıp tezatlık yaratmak.

Son olarak değinmek istediğim şey, eşcinsel olması. Türk insanının daha aşamadığı bir nokta olduğu için yazmak istedim bunu da. Adamın yazdıklarını okumadan "aa eşcinsel o, okunmaz" tarzı yaklaşımda bulunduğu için insanımız, böyle şeyler söyleyen varsa çevrenizde, bir iki şiirini okutmaya çalışın ki adam hakkında fikri olsun biraz.
Category: 2 yorum

Cuma'ya Gittim Dönücem

Uzun zaman oldu gerçekten. İnsan bazı şeyleri kaybedince kendisi adına ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlıyor. Nedensiz olmadı tabi bu ara/ayrılık. Kişisel bazı nedenlerimden dolayı, biraz da bazı şeylere ulaşmış olmanın verdiği huzurla bloğa ara vermek istedim. Bu süre zarfından hiçbir mecrada(sözlük,forum) fikir beyan etmişliğim yoktur. O açıdan yazmaya oldukça aç olduğumu söyleyebilirim. Gönül isterdi ki, her gün olmasa da şöyle haftada bir yazabilsem ama gündelik işler buna engel oluyor. Biz de olduğu kadar yazmaya, yayılabildiği kadar fikirlerimizi beyan etmeye devam edeceğiz. Tekrar hoşbulduk efendim...
Category: 0 yorum

İzleyiciler