Arşiv

İstatistik

Satranç ve Hayat




Hayat, büyük kareler üzerinde küçük taşlarla satranç oynamaya benzer. Hepimizin çözmeyi beceremediği oyunlarla dolu. Ne kadar güçlü olursak olalım çözemeyiz bazen ve gün gelir oyunun içinde piyon olmaya kadar düşeriz. Önemli olan piyon olmaya kadar düşmüşken tekrar vezir gücüne sahip olabilmeyi başarmaktır. Eğer insan bu gücü içinde bulamazsa oyun dışı kalır.


Tam gücü kaybetmişken de sorarız "Ne işimiz var bu oyunda?" diye. İnsan hep sıfırlanınca soru sormaya başlar nedense. Bazı şeyleri kaybedince değerini anlar, bazı şeyleri kaybedince sorgulamaya başlar. Sorgulamaksa öylesine bişey işte. Cevabını bilmediği soruları sormaktan kaçar çoğu zaman. Çözemediği şeylerden uzak durur. Dibe vurduğunda ise durum değişir. Düzenini, çevresini, kendisini, inancını sorgular. Düşünür. "Hangi hamleler sonucunda ben buraya geldim" der. Yapılan hamleler ne kadar düşünülse de, oyun başladıktan sonra hamleler geri alınmaz.

Birisi çıkıp senin "kale"ni aldıysa, sen onun "vezir"ini düşürmek zorundasındır artık. Kuralıdır satrancın ve acımasız bir oyundur oynadığın. Oyun içinde oyun oynarsın. Tek bir hamleye 5 oyun sonrasını sığdırmak zorundasındır kazanmak için. Eğer tasarlayamıyorsan yapacağın hamleleri piyon olmaktan öteye gidemezsin.

Hayat, büyük kareler üzerinde oynanan bir satranç oyununa benzer. Oyun bittiğinde piyon da şah da aynı kutuya konur. Gerçek şah ise kutuya konduktan sonra ortaya çıkar.

Cennet ya da cehennem!
Category: 0 yorum

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazı hakkında herhangi bir görüş belirtmek isterseniz aşağıdaki bölümü kullanabilirsiniz. Unutmayın ki, yazılan her şey yazar tarafından okunup dikkate alınacaktır.

İzleyiciler