Bu sezonun ilk resmi maçı olmasına rağmen, taraftar maça fazla ilgi göstermedi. Rakibin gücüne güvenip ''Nasıl olsa kazanırız'' yanılgısına kapılanlar, maçı evde izlemeyi tercih etti ve böyle düşünenlerin sayısa oldukça fazlaydı.
Rakibin gücü kısıtlı. Sadece defans yapmaya çalışan, bulduğu kontra ataklarla gol bulmayı düşünen bir takım. Zaten teknik direktörleri de maç öncesi bunu doğrular nitelikte açıklamalar yaptı.
Galatasaray'da Dünya Kupası'ndan kalma Elano ve sakatlıkları devam eden Gökhan Zan, Aydın Yılmaz, Milan Baros gibi isimler kadroda yoktu. Elano'nun durumu belirsizliğini korurken, takımda kalacağı neredeyse kesinleşti. Bu vakte kadar beklenmesinin sebebi de ''Bir teklif gelir de satarız'' düşüncesiydi. Teklif gelmeyince mecburen takımda kaldı.
Maça ilk onbirde sahaya başlayacak isimler açıklandığında, karşılaşmayı takip edenlerin büyük çoğunluğu Mustafa Sarp, Barış Özbek ve Ayhan Akman üçlüsünün, Galatasaray'ın oynadığı/oynamak istediği sisteme uygun olmadığı kanısındaydı. Bu, bir bakıma haklı bir serzenişti. Sonuçta, taraftara geçtiğimiz sezon çoğu maçta ''Ah, vah'' çektiren bu üçlüydü. Fakat kimse söyleyemez ki ''Koşmuyor, pres yapmıyorlar''.
Barış'ın bugüne kadar Galatasaray'da tutunabilmesi, forma şansı bulabilmesi tamamen bitmek, tükenmek bilmeyen koşu ve pres gücüne dayanıyor.
Mustafa Sarp iyi bir rotasyon oyuncusudur. Kimse ona ''Ofansta yeterli değil, top tekniği yok'' diye eleştiri yapamaz. Çünkü Galatasaray'a gelirken bu meziyetleri biliniyordu ve buna rağmen alındı. Ondan sadece orta sahayı geçmek isteyen rakip takım oyuncunu müdafa etmesi ve yeri geldiğinde ileri uç elemanlarına servisi yapması bekleniyor. Bunu da Allah güç, kudret verdikce yapacak bir oyuncu.
Ayhan Akman, yıllardır ofansa olumlu katkı yapabilen ''Türk'' oyuncu sınıfından faydalanıyor, bu şekilde halâ üst seviyede kalıyordu. 2008 şampiyonluğunda yaptığı katkıyı kabul etmeyecek biri yoktur. Fakat artık yaş kemalê eriyor. Fiziksel olarak bu seviyede maç yapmaya vücudu müsade etmiyor.
Bu maçtaki kaleci seçimi gösteriyor ki; Rijkaard Ufuk'a güvenmiyor. Gece hayatına düşkün olduğu dedikodusu var fakat sadece dedikodu olarak kalması tek dileğim. Altay'da forma giydiği dönemden itibaren takip ettiğim ve performansıyla takdir ettiğim ender Türk kalecilerinden. Galatasaray gibi üst düzey bir takımın 1. kalecisi olma fırsatını eline geçirmişken böylesine profesyonellik dışı bir hareket yapacağına aklım ve mantığım el vermiyor.
Aykut'un iyi bir kaleci olduğundan hiçbir şüphem yok. Türkiye'de her kulübün almak isteyeceği, bunun yanında ''Türk'' statüsünde bir kaleci. Fakat özgüveni yetersiz. Bir kaleci, rakip takım oyuncusuyla karşı karşıya kaldığında, oyuncunun üzerine doğru geldiğini fark ettiğinde cesurca ileriye çıkabilmeli, gerekirse sonucunuda penaltı da yaptırabilmelidir. Her şeye rağmen hak vermiyor değilim. Bu yıl kendisinin Galatasaray'daki 8. sezonu ve onlarca teknik adamın değişmesine rağmen kendisi ''Yedek kaleci'' statüsünden bir türlü çıkamadı. Belki de çıkarılamadı.
Galatasaray'ın son 13 sezonuna baktığımızda en çok verim aldığı 2 kaleci de yabancı. Bu doğrultuda, takımın başına gelen teknik adam üzerine fazladan baskı almak istemiyor ve direk yabancı kaleci istiyor, hele ki teknik adam yabancıysa. Kendisine güvenildiğinde bu güveni boş çıkarmayan bir kaleci. 2008 şampiyonluğun ligin 2. yarısında formayı kapmış ve kırılma anlarında çok iyi performanslar sergilemişti. Kendisine güvenilmesi kanâtindeyim.
Bekler konusunda çok acımasız konuşmak, oyuncuları ilk maçtan yargılamak istemiyorum. Sonuçta Arda ve Pino henüz hazır değil, bu da Sabri ve Hakan Balta'nın performansını düşürüyor. Özellikle Sabri, yeni partneri Pino ile uyum sürecini kısa tutmalı. İkisi de çok çabuk alan değiştirebiliyor ve pas hataları kaçınılmaz hale geliyor. Arda ve Hakan Balta, sağ kulvara göre daha derli toplu bir görüntü çizdi. Geçmişten de birbirlerinin oyununu bilmelerini, nereye ne zaman hareketleneceklerini kolaylaştırıyor.
Defansta Servet ve Neill ikilisine fazla iş düşmedi. Rakibin ofans yapacak gücü ve güveni yoktu. Sadece kontra ataklarla pozisyon buldular ve bunları iyi değerlendirdiler. Servet, yenilen 2 gole rağmen Neill ile geçen sezona nispeten daha uyumlu bir graik çizdi. Bu da takımın, rakip takım ataklarına daha rahat karşı koymasını sağladı. Galatasaray bunu semeresini bu sezon oldukça fazla görecektir. Yenen gollere fazla takılmamak gerekir. Sezon başı yaşanılan konsantrasyon sorunundan kaynaklanan gollerdir.
Galatasaray, hazırlık maçlarının çoğunda ve bugünkü maçta 4-2-3-1 oynadı/oynamaya çalıştı. Bu sistemde kilit bölge defansın önündeki iki oyuncu. Biri Cana, diğeri ise Elano. Cana'nın bu bölgeyi sert ve mücadeleci oyunuyla dolduracağında hiçkimsenin şüphesi yoktur. Önemli olan Cana'nın yanında kimin forma giyeceği. Elano, büyük ihtimalle takımda kalacak ve yedek bırakmak mantıksız gibi görünüyor. Şahsi görüşüm, o bölgeye genç ve gelecek vaad eden bir isim alınacak ve rotasyona sokulacak.
Elano 4-2-3-1'de Cana'nın partneri olarak görev alacak. Geçen sezona göre daha çok defansif yönden sorumluluk alacak. Gerçi geçtiğimiz sezon ofansta da fazla katkı yaptığını söylemek zor ancak onu oynatmak istiyorsanız bu gibi fedarkarlıklar yapmanız gerekiyor.
Ofansif açıdan şu anda bazı sıkıntılar mevcut. Ayhan'ın o bölgede yeterince etkili olmaması ve Pino ile Arda'nın oyunlarını tanımaması atakları zor hale getirdi. Burada Serdar Özkan'a da bir parantez açmak gerekir. Beşiktaş'ın göndermek adına nice fedakarlık yaptığı bir futbolcu olmaktan çıkmış, en azından mental olarak bu baskıyı üzerinden atmış. Yeteneklerini sahaya yansıtması için biraz zaman gerekli.
Rijkaard'ın oyun sisteminde, kanat oyuncularının sadece bindirme yapması ve orta açmaları yeterli değil. Aynı zamanda içe doğru hareketlenmeleri de gerekiyor. Serdar, Rijkaard'ın sistemine uyum süresini ne kadar kısa tutarsa, takıma o kadar fayda sağlar.
Mehmet Batdal'ın maça ilk onbirde başlamasına en çok sevinenlerden biri benim. Uzun boyuna rağmen topu çok iyi saklıyor ve bir santraforda bulunması gereken özelliklerin birçoğuna sahip. Şu ana kadar tek sıkıntısı tecrübesizliği olarak görünüyor. Son vuruşlarda heyecan yapmayıp, soğukkanlı davranabilseydi, Galatasaray maçı erken koparabilirdi. Maçı Batdal'a yüklemek de doğru bir düşünce değil. O da elinden geleni yaptı, ilk resmi maçında gol atmayı düşünen bir futbolcu gibi davrandı, ama girmedi. Girmeyince de ''Ah'' çekmekten başka bir şey yapamıyorsunuz malesef.
Rövanç maçı sıkıntılı geçebilir. Eğer rakip takım maçın başlarında gol bulmazsa, 2. yarıda bir bulacağı bir golle Galatasaray turu geçecektir. Aslında bu maç bugün bitmeliydi ancak sezon başı yaşanılan sorunlardan biri de Galatasaray'ın başına geldi; uyumsuzluk. Sistem değişikliği nedeniyle oyuncularda hafif bir ''Ne oldum?'' havası var. Fakat geçici olması en büyük dileğimiz.
Skor Değil, Mühim Olan Oyun: Galatasaray:2 OFK Belgrad:2
Surrealist Adam
Category:
Avrupa Ligi,
Galatasaray
0
yorum
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder
Yazı hakkında herhangi bir görüş belirtmek isterseniz aşağıdaki bölümü kullanabilirsiniz. Unutmayın ki, yazılan her şey yazar tarafından okunup dikkate alınacaktır.